• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

 ADI HALA MEÇHUL

Hava Durumu
Takvim
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam12
Toplam Ziyaret125473
Site Haritası

İnsanın insan olma savaşımı başladığından beri dışındaki dünyayı güvenilir ve yaşanabilir kılmak için harcadığı çaba ile iç dünyasını güzelleştirmek için sarf ettiği emek eşit gitmiyor.

Zihinsel ve ruhsal gelişim ağır adımlarla ilerlerken insan elleriyle biçimlendirdiği doğadan, topluma, insana, kendisine hem zarar hem de yarar sağlıyor.

Çağın bilgesi Erich Fromm, insanın, toplumun, doğanın ve dünyanın özlemi çekilen huzura kavuşması için yapıtlarıyla yardımcı olmayı sürdürüyor. Ölümünden sonra çekmecede kalan duygu ve düşüncelerine ulaşmamızı sağlıyor yardımcısı Rainer Funk: Dinleme Sanatı.

İnsanın kendini değiştirmesi ve gerçek bir karakter dönüşümü denebilecek şeye ulaşmasının aşırı zor bir iş olduğunu söylüyor Fromm. Ona göre aslında bu, bütün dinlerin ve çoğu felsefenin amacı olmuştur. Bu, kesinlikle Yunan felsefesinin ve bazı çağdaş felsefelerin amacıydı; Budizm’den, Hıristiyanlık ya da Yahudilikten veya Spinoza’dan, Aristoteles’ten bahsediyor olmanız fark etmez. Hepsi de, insanın daha iyi, daha yüksek, daha sağlıklı, daha mutlu ve daha etkin bir yaşam tarzına dönüşmek amacıyla kendine talimatlar vermesini sağlamak için ne yapılabileceğini bulmaya çalıştılar. Çoğu kişi bunu vazife gibi yapar çünkü kendini borçlu hisseder, yani bağımlıdır.

Yüzyıllardır süren bir sürece Freud’un son bir yenilik getirdiğini belirten Fromm, dürüstlüğün kişinin bilinçli bir şekilde iyi niyetli olduğunun kanıtıyla tanımlanamayacağına, en iyi niyetlerle ya da tamamen samimi duygularla bile yalan söylenebileceğine çünkü yalanın bilinçli olmadığına dair bilgiyle düşüncenin gerçek yüzünün görülmesidir. Freud bununla dürüstlük, samimiyet, insan ilişkileri konusuna tamamen yeni bir boyut kazandırdı çünkü yapılan davranışın belirttiği niyette olmadığına dair geleneksel “öyle demek istemedim” mazereti, Freud’un dil sürçmesi teorisinden ve diğer olaylardan sonra gerçekten anlamını kaybetmiştir. Freud’ dan sonra ahlak sorunu da tekrar gözden geçirilmelidir, insan sadece düşüncelerinden değil kendi bilinçdışından da sorumludur. Sorumluluğun başladığı yer burasıdır, gerisi maskedir, gerisi bir hiçtir; kişinin inancını dinlemeye bile değmez. Bunu hafif abartarak söylüyor Fromm: “Dinlemeye bile değmeyen birçok konuşma, birçok vaat, birçok ifade bulabilirsiniz çünkü bütün bunların, söyleyen kişinin yansıtmak istediği tablonun, modelin bir parçası olduğunu bilirsiniz.”

İnsanın sağlıklı gelişimi için uygun olan koşullar, düşünce tarihinde genelde ahlak kategorisi altında ele alınan bir konu olduğuna işaret eden Fromm, ahlakın esasen insanın sağlıklı gelişimi için uygun olan kuralları gösterme girişimi olduğunu vurguluyor. İnsanlardan bahsedildiğinde bunun değer yargısı olduğunu söylerler çünkü gerekli kuralları düşünmek istemezler, nasıl mutlu yaşanacağını bilmeden mutlu yaşamak isterler. Eckhart’ın bir keresinde dediği gibi, “İnsan, bir talimat olmazsa yaşama ve ölme sanatını nasıl öğrenebilir?” Bu, tamamen doğru ve çok önemli. Günümüzde insanlar çok mutlu olabileceklerini sanıyorlar, mutluluk hayalleri var ama mutluluğa ve tatminkâr bir hayata yol açan şartların ne olduğuna dair en ufak fikirleri yok.

İnsanın kendi bedenine, ruhuna, aklına ve çevresine Dinleme Sanatı’nı kullanarak yaklaşmasını isteyen Fromm işe kendinle başla diyor: “Kendi kendine analiz gerçekten basit olmalı, olabilir de. Her gün buna yarım saatinizi hasredin; yürüyebilir, yürürken düşünceye dalabilirsiniz ve örneğin, ‘Dün yorgundum. Yeterince uyumuştum, öyleyse neden yorgundum?’ diye düşünebilirsiniz. O zaman, endişeli olduğunuz sonucuna varabilirsiniz. O zaman devam edip kendinize, ‘Neden endişeliydim?’ diye sorabilirsiniz. Ve aslında kızgın olduğunuzu keşfedebilirsiniz. Veya baş ağrınız vardır, kendinize -baş ağrınız olunca kendinize

daima bunu sorabilirsiniz- ‘Kime kızgınım?’ diye sorabilirsiniz. Bulursanız baş ağrınız genellikle yok olur. Bazı baş ağrıları yok olmaz çünkü onların nedenleri organiktir. Örneğin migren, bilindiği gibi, bastırılmış kızgınlık meselesidir, sürekli bastırılmış kızgınlık, serzeniş ve aynı zamanda kendi kendine gerginlik yaratmanın sonucudur.

Klasik psikanaliz döneminden kalan hatalı gördüğü “çocukluğa dönme” yaklaşımına karşı çıkıyor Fromm. Ona göre, çoğu psikosomatik hastalıkta bu fonksiyon görülür. Bu durumda kendinizi analiz etmek için “Çocukluğumda ne oldu?” gibi genel sorular sormaya kalkışmamalısınız. Gerçekten ne hissettiğinizi anlamaya çalışırken kendinize basit sorular sormaya başlayınca gerisi aklınıza gelecektir. Örneğin, biriyle tanıştınız, kendinize, “Gerçekte ne hissettim?” diye sorabilirsiniz. Bilinçli olarak bu insandan hoşlandığınızı söyleyebilirsiniz ama aklınızın bir köşesinde küçük bir şüphe olabilir. Kendi kendine analiz acele etmemek, gevşemek ve hissetmeye başlamak demektir. Bu düşünme meselesi de değildir, duygularınızı yaşama meselesidir: Gerçekte ne hissediyorum? Ve bu kişiden hiç hoşlanmadığınızı veya ondan korktuğunuzu keşfedebilirsiniz. Veya hiç umursamamışsınızdır veya kibar olup gülümsemişsiniz ve ondan hoşlanmışsınızdır çünkü annenizin kardeşidir ya da sebebi her ne ise. Söylemek istediğim; büyük projeler, büyük teoriler olmadan, çok basitçe başlayıp her gün basitçe ve doğrudan yarım saatini ayırıp sadece hissetmeye, önceki gün içinde olup biteni duyumsamaya çalışanlar yavaş yavaş bir sürü şey keşfetmeyi öğrenirler.

Zaman yok bahanesinin arkasına sığınanlara o zaman bu işin orada biteceğini çünkü eğer bu çok önemliyse doğal olarak zaman ayrılabileceğini vurguluyor Fromm. Biri bir şey için, zamanının olmadığını söylediğinde bu zaten bir karardır. Bu, bir kararın mazeretidir ve o kadar önemli değil demektir. Para kazanmak zorundaysanız, işe gitmeye zamanınız olmadığını söyleyemezsiniz çünkü işten atılacağınızı ve aileniz sizi kurtarmazsa yiyecek bir şey bulamayacağınızı bilirsiniz. Kendi kendinize analizi denerseniz, pratik yapın ve sabırlı olun, bir şeyler olacağını göreceksiniz ve daha bağımsızlaşacak ve daha özgür olacaksınız çünkü her şeyi başka birine dökmeyeceksiniz. İnsanın şeyleri sürekli sızdırmaktansa kendinde tutmasını sağlayan belli bir kapasitesi vardır.

Gün ortasında elinde fener insanı, insanlığı arıyor Fromm, tıpkı Diyojen gibi. Dinleme Sanatı kitabıyla el fenerini okuruna sunuyor Erich Fromm.



290 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Saat
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.286532.4159
Euro34.598834.7374
Üyelik Girişi