• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

 ADI HALA MEÇHUL

Hava Durumu
Takvim
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam33
Toplam Ziyaret124078
Site Haritası

“Kader mi, Özgür İrade mi?” adını verdiği kitabında Koray Tulgar, doğru sorular sorarak yeni başlangıçlar yapabileceğimiz bir dünyanın mümkün kapılarını aralıyor…

“Eğer felsefe bilgi sevgisi demek ise, kendimi bir filozof olarak nitelendirmek isterdim” diyor sevgili Koray Tulgar. Öyle müthiş şeyler konuştuk ki, eminim söyleşimizi okuduğunuzda sizin de kafanızda çok soru belirecek. Benim o kadar çok sorum vardı ki, daha sayfalar dolusu söyleşi çıkarabilirdim :) Cevapları bulmaya bir yerden başlamalı değil mi?

BU KİTAP, HAYATI ANLAMAYA ÇALIŞMAMIN BİR PARÇASIDIR

- Kendinizi nasıl tanımlarsınız? Koray Tulgar kimdir?

Eğer felsefe bilgi sevgisi demek ise, kendimi bir filozof olarak nitelendirmek isterdim; mühendis kökenli biri olmama rağmen. Ama ne haddime! Hayatımın 9 yılını bankacı, 9 yılını yönetim danışmanı, 9 yılını bir holdingde CFO olarak geçirdim. Şimdi de FMV’de CEO olarak çalışıyorum. Çok farklı boyutlarda, çok farklı insanlarla ve hayatlarla tanıştım ve çalıştım. Farklı disiplinlerde farklı işler yaptım. Çok inişlerim çıkışlarım oldu. Bunlar her şeyi, hayatıma nelerin yön verdiğini, şansı, kaderi sorgulamamı sağladı. Teknik kitaplar da yazdım, hayali çıkarımları olan kitaplar da yazdım. Bu kitap hayatı anlamaya çalışmamın bir parçasıdır.

- Yazmaya ne zaman ve nasıl başladınız?

Ben bir şeyi öğrenmek için kitabını yazarım.

- Nasıl yani, bu konuyu açalım mı biraz? Kitaplarınızın ortaya çıkış hikâyelerini merak ettim şimdi?

Seneler evvel bankacıyken bankanın en temel performans konusu bankanın “aktif ve pasif” yönetimi denilen temel yönetim metoduydu. Ben de bankacılık konusunda uzmanlaşmak istedim ve tüm literatürü okudum ve Türkçe olarak özetler çıkartarak bir araya getirdim. Baktım ki ortaya bir kitap çıktı. Bu kitap Bankalar Birliği’nce hemen yayınlandı. Daha sonra danışmanlık yaparken en temel sorunun cevapsız olduğunu gördüm: “İşletmeler parayı nereden kazanır?” İşletme Mühendisi olmama rağmen bunun cevabının hiç de basit olmadığını gördüm ve bunun için araştırıp “Kar Artırma Yöntemleri” isimli kitabımı yazdım. Aylarca çok satanlar listesinde kaldı.

- İlginç, hayatı hep gözlemliyorsunuz demek! Ya diğerleri?

Daha sonra eski dostum kişisel gelişim gurusu Mümin Sekman ile bir akşam sohbet ederken Atam şimdi Türkiye’ye gelse ne yapardı diye derinleşirken ben dedim ki; “Bırak ülkeyi bizim şirkete gelse neler yapardı?” diye odaklanınca o gece peçete kâğıdına kitabın başlıklarını yazmaya başlamıştım ve 4 ay içinde “Mustafa Kemal Şirket Yönetseydi” isimli kitabı raflara yollamıştık. Daha sonra yönetici olarak çalışırken yönetim bilgeliklerine ihtiyacım oldu. Derlediğim literatürü konularına göre sıraladım ve ortaya “Yönetim Tabletleri” kitabı çıktı. Şimdi ise merak ettiğim ve herkesin de bir miktar bilgisi ve fikri olan “Kader mi Özgür İrade mi?” sorusuna 2 yıl boyunca yanıt aradım. Din konusunu bu sorunun içine çekmeden – ki din esas olarak inanç konusudur – kitabı ve fikirlerimi tamamladım.

ÖNCE GÖRÜLÜYOR Kİ, ASLINDA ÖZGÜR İRADEMİZ YOK

 

- Kişisel Gelişim alanında yazıyorsunuz? Peki, bu anlamda kendinizi nasıl besliyorsunuz?

Sürekli gelişim içinde olmaya çalışıyorum. Hiç bitmeyecek bir yolculuk. Önce herkesin takip ettiği standart kişisel gelişim kitaplarını okudum; ama sonuç almanın çok zor olduğunu gördüm. Okurken size çok mantıklı görünüyor; ama bir türlü uygulayamıyorsunuz. Sonra fark ettim ki bilinçli zihniniz olayın sadece %5’i; ama geri kalanı bilinçaltı! Önce onu halletmeniz gerekiyor. İşte Kader mi Özgür İrade mi? kitabını yazarken bu keşfediliyor. Daha evvel Master Practitioner seviyesinde NLP yaptım. Bu da çok önemli ve işe yarayan bir araç. Ama yine de kaderinizi ele almaya yetmiyor! Hayat okuldan farklı. Okulda önce ders veriliyor sonra sınav yapılıyor. Hayatta ise, önce sınav yapılıyor, sonra ders veriliyor.

- “Kader mi Özgür İrade mi?” beşinci kitabınız. Bu kitapta bizi neler bekliyor?

Kitaba en temel soru ile başlıyoruz; Hayyam ’dan bir esinti ile;

“Beni özene bezene yaratan kim? Sen!

Ne yapacağımı da yazmışsın önceden.

Demek günah işleten de sensin bana:

Öyleyse nedir o cennet cehennem?”

Özgür irade mi Kader mi? Önceden yazılmış bir tiyatroyu mu oynuyoruz? Yoksa senaryoyu biz mi yazıp oynuyoruz? Önce bu konuda kim ne demiş o konuda özet sunuyorum. Daha sonra ise psikolojinin, coğrafyanın, fiziğin ve karar verme mekanizmalarımızın kaderimizi nasıl etkilediğini örneklerle irdeledim. Önce görüyoruz ki aslında özgür irademiz yok! Özgür irade tamamen bir yanılsama olarak görünüyor. Gerçekte direksiyonda kim var?

DÜŞÜNSENİZE, ALBERT EINSTEIN BİLE YANILMIŞ

 

- Çok hoş alıntılar da yapıyorsunuz. Zaten Hayyam ile başlıyorsunuz. Kimlerin düşüncelerini benimsiyorsunuz? Hangi yazarı/filozofu okuyor ve de bir sebeple öneriyorsunuz?

Aslında tarihteki filozofların fikirleri artık geçerli değil. Çünkü günümüzde fiziğin, kimyanın, biyolojinin, tıbbın vb. geldiği nokta çok yeni bilgileri de beraberinde getiriyor. Onları bilmeden, en azından sonuçlarını bilmeden felsefe yapmak çok zor ve eksik kalıyor.  Ama geçmişteki filozofların da aslında birçok şeyi bilmeseler bile kader ile ilgili bazı şeyleri sezinlediklerini de anlıyorsunuz. Düşünsenize Albert Einstein bile yanılmış! Günümüzde yapılan yeni deneyler, örneğin Young deneyi ve Libet deneyi kitapta basitçe anlatılıyor ve karar verme mekanizmamızın nasıl işlediğini yepyeni bir bakış açısıyla oryaya koyabiliyor. Günümüzde bu konuda Dr. Dennett, Dr. Joe Dispenza, Dr. Lipton, Prof. Dr. Michio Kaku gibi bilim adamlarını takip etmek gerekiyor. Ayrıca bu konuda kafa patlatan Sam Harris, Noah Harari ve Eaglman de çok önemli yazar ve bilim insanları.

- Önce yazarından yola çıkalım, sizce hangisi? Kader mi? Özgür irade mi? Yaşamınızda bunun ayrımını nasıl yapıyorsunuz?

Yapamazsınız. Arabanın direksiyonunda biz oturuyoruz; ama direksiyonu biz kullanmıyoruz. Tüm disiplinler açısından ayrı ayır bakarsanız Özgür irade yoktur. Ama işin esasını görmek için kitabın son bölümünü okumanız gerekiyor. Türkçemizde şöyle bir ifade vardır: “Aklıma geldi.” Bir şeyler kendi kendine aklınıza geliverir. Nereden gelir, kim getirir? Ama hissettiğimiz duygu budur. O geliyor yani, biz getirmiyoruz! O kendi geliyor. Düşünce deneyleri yapılıyor.

- Örnekler misiniz bizim için bir deneyi?

Bir tanesi meşhur Libet Deneyi. Bir kişinin parmağını oynatması ile ilgili beyninde ölçümler yapıldığında kendisinin karar vermesinden önce beyinde elektriksel hareketlenmelerin olduğu ölçülmekte ve hatta bu elektriksel hareketlere göre bilgisayar kişiden önce hareketin nasıl ve ne zaman olacağını söyleyebilmektedir. Aslında bu deneye göre beyin, bizim bilincimizden bağımsız çalışmakta. Buna benzer birçok psikoloji deneyi var. Hepsini internette bulabilirsiniz. Bunlara göre kendi seçimlerimizin altında yatan nedenlerin çoğunlukla farkında olmayışımızdır. Beynimiz çevreden sürekli olarak bilgi toplar ve bu bilgiyi de davranışlarımızı yönlendirmede kullanır. Ancak çevremizdeki etkenlerin farkında değilizdir. Kararlarımızı biz çok ama çok dışarıdan etkilenerek veriyoruz. Dolayısı ile buna doğru şekilde müdahale edebileceğimizi bilmiyorsak ve bunu uygulamıyorsak kesinlikle özgür irade bir yanılsamadır.

OLDUĞU KADAR, OLMADIĞI KADER

 

- Bir bireyin özgür bir iradeye sahip olduğunu hangi koşullar sağlanıyorsa söyleyebiliriz?

Aslında söyleyemeyiz. Kendimiz karar verdiğimizi ve seçtiğimizi zannediyoruz; ama psikolojimiz, beynimizin çalışma şekli, inançlarımız, tamamen dışarıdan ve kontrolümüz dışında etkileniyor. Ayrıca Nörobiyoloji gösteriyor ki; beynimiz bizden bağımsız çalışıyor gibi görünüyor. Fiziğin ortaya koyduğu yeni bilgilerde elektronun yeri ve hızı bile belli değil. Elektrona her baktığımızda, elektron hareket eder. Elektronun bulunduğu yer bakımından “belirsizlik” vardır. Peki, bu özgür irade açısından ne demek oluyor?

-Ne demek oluyor?

Newton Determinizmi evrenin bir saat olduğunu söylerler. Herşey ezelden beri belli miydi? Düşünce de kafamızın içindeki elektrik akımlarıdır. Dolayısı ile kaderinize hükmedebileceğinizi bilmeden var olan inanç ve kabullerimize göre kaderimizi yani kararlarımızı ele almamız pek mümkün görünmüyor. Özgür irade yoktur. Nefsin bir şeyi ya da başka bir şeyi istemesi belirli nedenlerle gerçekleşmiş olup, o nedenler de başka bir nedenle ortaya çıkmıştır ve bu sonsuza kadar böyle gider. Ama işin esasını görmek için kitabın son bölümünü okumanız gerekiyor.

- Biz millet olarak çok mu kaderciyiz?

Fazlasıyla kaderciyiz. Belki de kalkınmamızı engelleyen en önemli parametre budur. Hindistan'da Tanrısın, Türkiye'de kurban, İsviçre'de insansın, Suriye'de hayvan. Eee demiş İbni Haldun: "Coğrafyan kaderindir". Kader ile ilgili birçok sözümüz varken özgür irade ile ilgili pek bir sözümüz yoktur. Bir söylemimiz vardır ya: “Olduğu kadar, olmadı kader”.

Sn. Zülfü Livaneli ile bir FMV Kültür Konferansında sohbet ederken kendisi şunları söylemişti. “Düşünmekle ilgili Türkçede hiç doğru dürüst bir söz bulamadım. “Düşün düşün b… işin” diyen bir toplumla, “Düşünüyorum, öyleyse varım” diyen bir toplum hiç yarışabilir mi?”.  Coğrafyan kaderindir. Bu konuda da Türkiye olarak pek şanslı değiliz.

BİZ BİLİNÇSDİZ BİR ŞEKİLDE KENDİ KENDİMİZLE OYUN OYNUYORUZ

 

- Peki, biraz da hoşluk katarak sormak istiyorum. “Bana kaderimin bir oyunu mu bu?” diye şarkı bile yapılmış. Kaderimiz, bize oyunlar oynuyor mu?

Kimsenin bize bir oyun oynadığı falan yok. Biz bilinçsiz bir şekilde kendi kendimiz ile oyun oynuyoruz.

Örneğin, savaşlarda bazı muharebelerin sonucunda havanın etkisi somut olarak kanıtlanabilmektedir. Buna bir örnek olarak Napolyon’un "Büyük Ordusunun" yenilmesini verebiliriz, 1812 yılında Rusya'da müthiş bir kış olmuştu. Hitler de Rusya'nın böyle müthiş bir kışında başarısızlığa uğramıştı. 1940/41 kışı Batı ve Orta Avrupa'dan Urallara kadar böyle soğuk bir kış olmuştu. O vakitler Hitler, Alman Hava Bakanlığı’nın uzun vadeli hava tahminleriyle uğraşan araştırma bürosundan gelecek kışın da böyle soğuk olması olasılığının ne kadar olduğunu hesap etmelerini istetmişti. Uzmanlar en iyi bilgilerine göre böyle müthiş bir kışın bir daha gelmeyeceğinin, genellikle böyle bir kışın ancak on yıl sonra bir daha gelebileceğinin olasılığı olduğu yanıtını verdiler. Bunun üzerine "Führer" Rusya'yı İstila hazırlıklarına başlanmasını emretti. 1942/1943 kışının da böyle müthiş bir kış olmasının Alman Ordusunun öncülerinin Moskova kapılarının önünde durdurulmasında büyük bir rolü olmuştur. Alın size kaderin oynağı bir oyun!

- Yaşadıkça gelişiyoruz ve algımız, yaşam şeklimiz de değişiyor. Bugün savunduğumuz şey, zamanla beynimizde bir başka hale bürünüyor. Bu süreçte beynimize, bize neler oluyor?

Aslında bilgisayar diliyle konuşursak beynimiz bir bilgisayar, yaşadıklarımız, okuduklarımız, seyrettiklerimiz ise yüklenen bilgilerdir. Düşünce şeklimiz ise yazılımımızdır.  Bilgisayar bize doğuştan geldi. Yaşadıklarımızın ise çoğunu biz seçmedik. Ailemiz, ilkokulumuz, yaşadığımız semt, sosyal çevre, birçok seyrettiğimiz film, başımıza gelen birçok olay hep bizim kontrolümüz dışında gerçekleşti. Nasıl olur da “Özgür irademiz var” diyebiliriz. Ama bunu okuyanların şunu söylediğini duyar gibiyim; “Başımıza gelenleri biz kontrol edemesek bile nasıl tepki vereceğimizi biz seçiyoruz!” Ama belki esas soru: “Nasıl tepki vereceğimizi nereden öğrendik? Yani yazılımımız nasıl oluştu?” İşte o da bizim elimizde olmadan oluştu. Kitapta temel olarak bunu anlatıyorum. Yazılımımız ise inançlarımızdan, sorduğumuz doğru sorulardan, kullandığımız metaforlardan oluştuğu gibi,  kuantum fiziğini doğru kullanmak da kilit bir ögeyi oluşturuyor.

Mevlana ne demiş:

“Sen düşünceden ibaretsin

Geriye kalan et ve kemiktensin

Gül düşünürsen gülistan

Diken düşünürsen dikenlik olursun.”

- Geçmişe döndüğümüzde, sizin de dediğiniz gibi şartlar hala aynıyken, kararlarımızı gözden geçirip yolumuza devam edebildiğimizde, bizi neler bekliyor?

Geçmişteki en ufak bir kararınız, ne bileyim yataktan 1 dakika bile geç kalkmanız tüm hayatınızı değiştirebilir. Şunu bilmeliyiz; istediğimizi yapmıyor aksine yaptığımızı istiyoruz. Bütün kararlarımızda bir başka kararı vermemiz neden olmakta ve gerçek bir domino etkisi ile sonsuzlukta kaybolmaktayız. 1912 yılında “Titanik” isimli gemi Southhampton’dan yola çıktı. Eğer başlangıçta 1 derece iskele (sol) yapsaydı New York yerine Brezilya’ya varırdı. Başlangıçtaki 1 derecelik sapma sonuçta binlerce kilometrelik farka neden olmaktadır. Hayatımızda böyle değil mi? Zamanı yüz kere geri alsak, vereceğiniz kararlar değişebilir mi?

- Değişmez mi?

Sanmıyorum. O günün şartlarına, psikolojisine, olaylarına göre kararlar hep aynı kalacaktır. Sonucu bilsek öyle mi karar verecektik? Ama küçücük bir karar farklığı her şeyi değiştirir miydi? Kesinlikle evet. Kararlarımızı verirken belli bir sonucu düşünerek veriyoruz. Ama öyle mi oluyor? Çoğunlukla hayır! Geçmişe dönüp bakın, sonucu bildiğinizde öyle mi karar verirdiniz? Birçok olayda büyük ihtimalle hayır!

ÖNCE KRAL OL, KRALLIK ARDINDAN GELECEKTİR

 

- Bir şeyin olmasını istemiyorsak ya da belki çok istiyorsak, bunu düşünce sistemi ile yaşamak, değiştirmek mümkün mü?

Kesinlikle mümkün. İşte kitabın son bölümü de bunu anlatmaya çalışıyor. Bana göre kitabın en önemli cümlesi şudur; “Önce kral ol, krallık ardından gelecektir!” Her şeyi açıklıyor. Düşün, hayal et ve duygularını da bunlarla bir hizaya getir. Kaderine, özgür iradenle müdahale etmek istiyorsan, kullanabileceğin yegâne yol budur. Eğer bunu yapamıyorsan özgür irade bir yanılsamadır. Kaderinizi değiştirmek, enerjinizi değiştirmek, zihninizde ve duygularınızda temel bir değişim yapmak demektir. Yeni bir kader istiyorsanız, kendiniz olma alışkanlığını kırmak ve yeni bir benlik yaratmak zorundasınız. Düşünce, duygu ve hayallerinizi aynı hizaya getirin. Bunun da en iyi yolu derin düşünme (meditasyon) yapmaktır. Bu konuda Dr. Dispenza’yı takip edebilirsiniz.

- Kitabınızdan sizin beklentileriniz neler? Okur, bu kitapta neleri keşfedecek?

Aslında bildiğimiz tüm bilgiler ve yaşadıklarımızla kaderimize yön veremiyorken, ne yaparsak ve nasıl yaparsak belki kaderimize yön verebiliriz, onu görecekler. Eğer bilinçli bir şekilde müdahale etmezsek aslında fırtınada bir yaprak oluğumuzu görecekler ve eğer bilinçli bir şekilde özgür irademizi ele almaya cüret edersek neler olabileceğini görecekler.  Eğer zihninizde görebiliyorsanız, ellerinizle de tutabilirsiniz. Ancak kendi hayatımıza, yani kendi kaderimize müdahale etmenin tek yolu buna müdahale edebileceğimizi bilmektir. Yoksa ya determinizmin ya da tesadüflerin kurbanı oluruz. Bu güne kadar olduğu gibi! Hepimizin olduğu gibi! “Kendinize daha derin sorular sormak varoluşunuza yeni yollar açar, taze hava getirir. Yaşamınızı daha neşeli kılar. Hayatı çekici kılan bilmek değil, gizemdir.” diyor Fred Alan Wolf.

- Aslında bu çok eskilere dayanan müthiş bir keşif…

Daha derine inersek binlerce yıl önce Hindu ve Budist bilgeler maddesel evrenin çok ötesinde bir gerçeklik olduğunu keşfetmişler. 5 duyumuzla fark ettiğimiz bu görüntüler evrenine maya, yani illüzyon (yanılsama) demişler. Bu yüksek gerçekliğin ancak bilinçle alakası olduğunu belirtmişler. Bu durum kuantum fiziğinin tam olarak ortaya koyduğu şeydir. İster bilinç, ister enformasyon diye adlandıralım, fiziksel dünya fiziksel olmayandan kaynaklanmaktadır.

Kimyadan ve fizikten oluşan zombi makineler miyiz? Son teknolojik gelişmelerle artık beynin içinde ruh ya da bir hayalet aramıyoruz. Beyin denen makinenin içinde ruh olmadığı için değil. Aslında ortada bir makine olmadığından!

- Peki, şimdiye dek geri dönüşler nasıldı?

Çok olumlu geri dönüşler var. Çevremdeki birçok kişi iyi bir toparlama sonucunda uygulanabilir bir çözüme ulaştığımızı ifade ediyor. Herkse özgür iradesi var zannediyor. Ama böyle gidilirse rüzgârda bir yaprak olarak yaşamaya devam ederler. Ben oldum desinler. Ama bilmiyorlar ki kaderin elinde birer önceden yazılmış olduğu zannedilen tiyatronun figüranlarıdırlar. Müdahale etmeyi bilmiyorlarsa! Kitabı okuyanlar müdahale etmeye başladıklarını ve her şeyin değiştiğini ifade ediyorlar. Değişim beyindeki yazılımı değiştirmekle başlıyor. Sonunda herşey istenilen yönde değişimle ilerliyor.  İnanır mısınız çevremden gelen telefonlar ve sorular ile bazen bunalıyorum. Ama bu konuda çok mutluyum.

Damla Karakuş: Teşekkür ederim.

Koray Tulgar: Teşekkür ederim.

Kader mi, Özgür İrade mi?

Koray Tulgar

Mona Kitap

S.: 265



227 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Saat
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.237032.3662
Euro34.794534.9339
Üyelik Girişi