• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

 ADI HALA MEÇHUL

Hava Durumu
Takvim
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam35
Toplam Ziyaret125077
Site Haritası

Türkiye'nin önemli bir kısmı evine kapanarak bu salgın hastalığın geçeceği günü bekliyor. Peki, evde nasıl yararlı vakit geçirelim? Bu sıkıntılı süreçten kendimizi geliştirerek çıkabilir miyiz?

Korona virüsü dünyaya Çin'den yayıldı ve dünya çapında bir krize neden oldu. Çokça duyduğum ve bir dönem maalesef benim de dillendirdiğim bir hata oldu. Çincede kriz aynı zamanda fırsat demekmiş yalanına inandık. Çincede kriz fırsat falan demek değilmiş, sanılanın aksine, Çince kriz, yani Weiji anlamı 'tehlikeli nokta', 'zor durum'muş.


Kriz sözcüğünün kökeni Yunancadan gelmektedir. Kriz kelimesi özellikle önemli bir dönüm noktasında karar vermeyi işaret eder.

Sadece bizim değil tüm dünyanın kriz yaşadığı yani önemli bir dönüm noktasında olduğu günler yaşıyoruz. Her ne kadar şehir efsanesi de olsa kriz aynı zamanda fırsata nasıl döner o konudaki önerilerimi sunmak istiyorum.


1- KLİŞELERDEN UZAK DURUN:

Bu günlerde çoğu kişi sizlere vaktinizi daha iyi nasıl geçireceğiniz hakkında tavsiyeler veriyor. Genel olarak baktığımda evde vakit geçirmek için önerilen tavsiyeler kitap okumak, film izlemek, ailece etkinlik yapmak vs.

Şimdi sorarım size hayatında kitap okumamış biri için kitap okuma tavsiyesi ne kadar uygundur. Film izlemeyi sevmeyen mesela ben film izlersem ne kadar haz alırım acaba?

Benim size önerim öncelikle klişelerden uzak durun. Kendi vaktinizi nasıl geçireceğinizi kendiniz belirleyin. Bunun için öncelikle kendi özeliklerinizi, zevklerinizi sorgulayarak işe başlayabilirsiniz.


2- ANDA YAŞAYIN:

Orjinali mindfullnes olan bilinçli farkındalık biz de biraz anı yaşamak ama tamamen keyfine bakmak olarak anlaşıldı. Oysaki anda yaşamak ile anı yaşamak çok farklıdır. Beynimiz belirsizliği hiç sevmez. 

Genel olarak sürekli düşünceler üretir. Olacakları tahmin etmeye çalışır yani olası senaryoları hep tamamlar. Bazen de geçmişteki olayları düşünüp geçmişe yolculuk yapar. Anda yaşamak ise o an yaptığınız işe odaklanmaktır.

Size önerim bir saat tasarlayın ve tüm rakam yerlerine ŞİMDİ yazın. Geçmiş veya gelecek ile ilgili düşünceler aklınıza geldiğinde saat ŞİMDİ diyerek şuana dönmeye çalışın. Yaptığınız andaki eylemin tadını çıkarın.


3- YAŞAMIN DÖNGÜ OLDUĞUNU HATIRLAYIN:

Yaptığımız temel hatalardan biri de bir karar alıp uygulayınca artık sonsuza kadar bu karar ile devam etme yanılgısıdır. Oysaki hayat sürekli yenileme ve gelişme yani evrilme gerektirir. Bu dönemde evde sizi mutlu eden bir şey 5 gün sonra mutlu etmeyebilir. Bu sizi umutsuzluğu götürmesin. 

Hayatı bitmeyen bir döngü gibi düşünmenizi rica ediyorum. Bir sorunu belirlediğiniz an aklınıza çözüm seçeneklerini getirin. Aklıma bir şey gelmiyor diyorsanız size bu sorunu daha önce yaşamış kişilere danışmanızı öneririm.

Önerilerden aklınıza yatanı veya size uygun geleni seçin. Seçtiğinizin doğru olup olmadığını bilme şansınızın olmadığı hep aklınızda kalsın. Sonra seçtiğinizi uygulayın. 

Sonuçları kontrol edin. Eğer size fayda verdiyse aynen devam edin. Yok eğer fayda vermediyse başka bir seçeneği deneyin. Bu döngü yaşamın her alanı için geçerlidir.


4- BAŞKALARI İLE KENDİNİZİ KIYASLAMAYIN:

Yapılan çalışmalar sonucu sosyal medya kullanımın artması ile mutsuzluğun arttığı ortaya konulmuştur. Bunun nedeni insanların kendilerini başkaları ile kıyaslayarak değerlendirmeleridir. Sosyal medyada gördüğümüz şeylerin aslında sadece bir kesit olduğunu kendinize hatırlatın.

Her gördüğünüz size tam gerçeği yansıtmaz sadece bir kısmını yansıtır. İnsanlar teknolojinin ilerlemesi ile fotoğraflarla oynayarak gerçeğin dışında harika görseller elde edebiliyorlar. Şeyh Edebali'nin Osmanlının kurucu Osman beye bir sözü var.

Der ki "Ey oğul, eğer kendini başkaları ile kıyaslar durursan, ya mutsuz olursun, ya kendini beğenmiş çünkü her zaman senden daha iyi ya da daha kötü durumda birileri olacaktır". Kendi yaşamınıza odaklanın.

Kendi elinizde olanlar size ne katıyor, olmayanlar ne kaybettiriyor. Mutluluğunuzu başkasına bakarak belirlemeye kalkarsanız onun size izin verdiği kadar mutlu olursunuz.


5- DUYGULARI NORMAL KABUL EDİN:

Bugünlerde insanların psikiyatrik hastalık sahibi olmasının önemli nedenlerinden biri sürekli mutlu olma çabasıdır. Olumsuz olduğu düşünülen duygular yaşanmak istenmediği için kişiler uğraşırlar.

Doğal olarak bu mümkün olmadığı için de kendilerini mutsuz eder, yetersiz ve başarısız bulurlar. Mutsuzluktan mutsuz, kaygıdan kaygılı, öfkeli olduğu için öfkeli çok kişi ile karşılaşıyoruz.

Şimdi size soruyorum mutsuzluk olmadan mutluluk tarif edilebilir mi? Acı olmadan tatlı, sıcak olmadan soğuk, kuru olmadan yaş tariflenebilir mi? Aslında hayatta her şey zıddı ile vardır.

Bizim duygulara verdiğimiz anlam ve duygu içindeki davranışlarımız amaca uygun mu değil mi sorusuna yönelmemiz kritik önem taşır. Duyguları kontrol etmek ve yaşamamak yerine onları kabul etmek ve onları yönetmeyi öğrenmek gerekir.

6- ADALET BEKLENTİSİNDEN UZAK DURUN:

Benim yaşıma (41 yaş) benzer yaşlarda olan çoğu kişiden şu sözü duyuyorum bu aralar. "

Biz nasıl bir döneme denk geldik. Bizim zamanımızda üniversite sınav soruları çalındı, deprem oldu, ekonomik kriz , domuz gribi, kuş gribi, savaş, darbe ve sonunda corona salgını, yaşandı" diyorlar.

Ben de onlara kendi ülkemiz coğrafyasını tarihini hatırlatıyorum. 80'lerde darbe, 70'lerde Kıbrıs çıkarması, 60'lar darbe, öncesinde II. Dünya savaşı, daha öncesi kurtuluş savaşı, ondan da önce I. Dünya savaşı olmadı mı derken beni durdurup tamam yeter diyorlar. Dünyada her zaman olumlu ve olumsuz olaylar bir arada gerçekleşmiştir. 

İnsanlar içinde aynı şey geçerlidir. Bazı olumlu özeliklerimizi hak ederek mi elde ettik. Onlara sahip olmak için bir şey yapmasak bile o özeliklerimiz bizim oldu. Bazı olumsuz özeliklerimiz de onları hak etmesek bile olacaktır. Hayat adil değildir, hiç olmamıştır ve muhtemelen hiç de olmayacaktır. Olmayacak ve sağlanamayacak bir şeyi aramak ve onun peşinden koşmak bizi hem mutsuz hem çaresiz hem de öfkeli hissettirecektir.


7- İNANÇLARINIZ VE DEĞERLERİNİZ İÇİN YAŞAYIN:

İnançlar ve değerler bizi hedeflerimize götüren araçlardır. Olmak istediğimiz kişi ve yaşamak istediğimiz hayat için mücadele ederken ki tarzımızdır.

İnanç ve değerleri hedeflerden ayıran 2 özellik vardır. Birincisi hedef gibi ulaşılınca bitmezler. Sonu yoktur. İkincisi ulaşılsa bile asla değerinden bir şey kaybetmezler. Bizim hayatta nasıl anıldığımızı nasıl tanımlandığımızı belirlerler.

Örneğin iyi insan olmak, dürüst insan olmak, iyi baba olmak, iyi vatandaş olmak, iyi doktor olmak, iyi dindar olmak vs. bunlar biten süreç midir? Bunlar bitmeyen süreçi kapsar. Size göre bu özelliklere sahip kişi neler yaparsa onları yapın.

İyi baba olmak sizin kafanızda her nasılsa ona uygun davrandıkça daha huzurlu ve mutlu olursunuz. Buna uygun davranmadıkça vicdanınız sizi uyarır.

Biz bu uyarıları mutsuzluk, gerginlik, çarpıntı, nefes darlığı, mide yanması, uykusuzluk gibi belirtilerle bize başvuran hastalarımızda görüyoruz. İnanç ve değerleriniz doğrultusunda yaptığınız veya yapmaktan kaçındığınız şeyler size mutluluk ve huzur getirecektir.


8- VAZGEÇEBİLME SANATINI KULLANIN:

Hayatta her şeye her an sahip olamayız. Mutlaka bir şeylerden vazgeçmek gerekir. Ben hayatı beş yıldızlı bir otelin her şey dahil yemek sunumlarına benzetiyorum. Her şey olsa da her istediğimizden istediğimiz yiyebilmemize imkan var mı? 

Hayatta midemiz gibi kısıtlı bir alana ve kapasiteye sahiptir. Enerjimiz ve vaktimiz sınırlıdır. Bunları farkındalıkla seçmek gerekir. Hem çok yemek yiyeyim hem kilo almayayım, hem az çalışayım hem çok para kazanayım, ders çalışmayayım ama sınavı da kazanayım, hasta olmayayım ama istediği her şeyi de yapayım. Mümkün mü sizce? 

İşte bugün biz bu beklentiler yüzünden mutsuz ve huzursuz oluyoruz. Önceliklerinizi, belirleyin. Öncelikleriniz için neyden vazgeçmeniz gerekiyor değerlendirin. Öncelikleriniz için vazgeçtikleriniz değer mi değmez mi diye kendinize sorun. Size uygun olan başkasına, başkasına uygun olan size uygun olmayabilir. 

Unutmayın ki HER SEÇİŞ AYNI ZAMANDA BİR VAZGEÇİŞTİR.


9- KONTROL YANILGISINDAN UZAK DURUN:

Bize başvuran hasta ve danışanların en temel sorunlarından biri kontrol edemeyecekleri şeyleri kontrol etmeye çalışmalarıdır. Neleri kontrol edip neleri kontrol edemeyeceğimizi size bilgi olarak vereyim. 

Olaylar anında aklımıza gelen ilk düşünceler, duygular, başkalarının duygu, düşünce, inanç ve davranışlarını, olayların sonuçlarını kontrol edemeyiz. Bunları kontrol etmeye çalışan kişi doğal olarak başarısız olur. 

Başarısız olunca da kendisinin yetersiz veya beceriksiz olduğunu düşünür. Bu düşünceler kişiyi mutsuz, huzursuz veya öfkeli hissettirir. Bize düşense hayatta kontrol edebileceğimiz şeylere odaklanmaya çalışmaktır. Bunlarda şimdiki zaman ve davranışlarımızdır. Bunları kontrol etmek için kendinize şunu sorun.

Şuan bu konuda benim yapabileceğim ne var? Yaşamak isteğim hayat için ne yapmalı, ne yapmamalıyım? Eski çağlarda felsefeciler hayattaki mutluluk ve huzur için şunu önermişlerdir. Hayatta değiştirebileceğin şeyleri değiştirmeye çalış, değiştiremeyeceğin şeyleri kabul et, neyi değiştirip neyi kabul etmen gerektiğini ayırt et.


10.SINIRLARINIZI KORUYUN BAŞKA SINIRLARA DA SALDIRMAYIN:

Evlerde topluca vakit geçirme sürelerinin arttığı günleri yaşıyoruz. Bugünlerde evde iletişim kazalarının daha çok yaşanma ihtimali var. İletişim karar verme öncesindeki haberleşme aşamasıdır. 

İletişim laf sokmak, birbirini alt etmek, haklılığını ispat etmek değildir. Etkili iletişim için çok parametre vardır ama ben size uygulayacağınız temel 2 parametreyi söyleyeyim. 

İlk olarak siz veya karşınızdaki kişide duygu yoğunluğu varsa iletişimden kaçın ve kaçının çünkü hepimiz öfkeli, mutsuz ve çok mutlu iken biz olamayız. 

İkinci önerim cümlelerinize ben diyerek başlayın. Kendi düşüncenizi, duygunuzu, neyi neden yapıp neden yapmadığınızı, neyi ne şartlarla yapıp yapamayacağınızı anlatın. Karşınızdakine de düşüncelerini, duygularını, beklentilerini ve şartlarını sorun ve ona göre karar verin. 

Çoğu kişi bana ben diye konuşunca kendilerinin bencillik ile suçlandığını söyledi. Oysa ki ben demek bencillik demek değildir, sen demek bencilliktir. Kendi isteğimiz yaşamı sonuçları göze alarak tercih etmek niye bencillik olsun.


Oysa ki başkasının ne düşüneceği, neye inanacağını, ne yapacağını ve tercihlerini belirlemeye çalışmak dayatmacılıktır ve bencilliktir. 

Bir ülke gibi düşünürsek kendi sınırlarımız korumak bizim görevimizdir. Başkalarının sınırlarını zorlamak ve geçmeye çalışmak ise zorbalık ve işgal anlamına gelir. Kimsenin hayatına karışmayın, kimsenin de sizin hayatınıza karışmasına izin vermeyin. 

Size hayattın sırrını Nasrettin hoca fıkrası ile vereyim. "Demişler ki hoca biraz önce buradan bir tepsi baklava geçti gördün mü? Babane ne demiş hoca ama sizin eve gidiyor demişler bu sefer o zaman hoca demiş ki sanane."



71 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Saat
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451532.5815
Euro34.684134.8231
Üyelik Girişi